Merhaba! Bugunlerde tez konumun Kibris Sorunu olmasi sebebiyle okudugum, izledigim hersey Kibris'la ilgili. Turk,Kurt, Ermeni, Yahudi ya da Rum gozetmeksizin herhangi bir toplulugun goc etmeye zorlanmasi cok acimasizca geliyor bana. Kendi vatanimdan uzakta olsam da birgun topragima, ait oldugum yere donecek olmamin hayali bile bana yetiyorken vatanlarindan, evlerinden, ait olduklari topraklardan bir daha donemeyecekleri duygusuyla, arkalarina bile donup bakamadan ayrilmaya zorlanmis kisilerin neler hissettigini dusunemiyorum bile. Ucurtma Avcisi (Kite Runner) kitabinda Afganistan'dan ayrilirken sisenin icine doldurulan toprak aslinda hepimizin dogup buyudugu, yasadigi yerlere bagliligini anlatiyor.
Babam ruyalarinda hep dogdugu, buyudugu yerleri gorur,uyaninca da anlatirdi bize uzun uzun. "Erenler Kavagi" denen, sonralari gidip benim de gordugum o mistik yerde gecen cocuklugunu, Ebem diye hitap ettigi buyukannesini hasretle yad ederdi. O zamanlar anlamazdim onu derdi ki "Toprak seni kendisine ceker kizim" Ceker ya babacigim ceker hem de oyle bir ceker ki ruyalarina girer en ozledigin anda, kokusu gelir burnuna sizlatir burnunun diregini.
" Zorunlu Göç" konusu bundan daha guzel,daha siirsel anlatilabilir mi? Sanmiyorum diyorum ve sizleri Huseyin Caglayan'in Sonbahar- Kis 2000 Afterwords ekspozisyonuyla basbasa birakiyorum.
Kolleksiyon tahayyül eden tehlike nedeniyle evlerinden, yurtlarindan ayrilmak zorunda kalan multecilerden esinlenilerek ortaya cikmis. Mobilyalarin kiyafetlere, koltugun valize ve masanin etege donusmesi mecburiyet sebebiyle evinden acele icinde cikmak zorunda kalanlarin uzerlerindeki kiyafetten baska hicbirseyi alamamalarina atfetmekte. Kibris Turkler'ine yonelik etnik temizlik tehlikesine maruz birakilan Huseyin Caglayan, ailesi ile birlikte 1982 yilinda Ingiltere'ye goc etmis ve bu yasanmisligi kolleksiyonuna boyle unutulmaz bir sekilde aktarmis.
Hussein Chalayan's Afterwords Collection was inspired by the story of refugees and the idea of having to leave home in times of trouble.
The transformation of furniture into dresses, carrying cases, and a skirt suggests the necessity of leaving one’s home in a hurry with nothing but the clothes on one’s back.
Recalling the plight of Turkish Cypriots (including his own family) who were subjected to ethnic cleansing in Cyprus following its Independence in 1960, Chalayan translated the refugee experience and the desire to hide possessions and take them on departure into dress.
Ic savaslar konusunda uzmanlasmaya calisan birisi olarak cok cok etkilendigimi belirtmeliyim. Bu sovu daha once seyrettigimde de arkasindaki hikayeyi bilmedigim halde tuylerim diken diken olmustu. Simdi cok daha fazla etkilendim. Kibris benim de cok uzun zamandir ilgilendigim bir case. Tezimi Turkiye'de seksen oncesi teror uzerine yaziyorum ama Kibris'la doktoradan en yakin arkadasimin Kibrisli Rum olmasindan dolayi ilgilenmeye baslamistim. Daha dogrusu o beni zorla ilgilendirmisti. Kendisi tipik bir Kibris Rum'u degildir, ortalama bir Rumdan cok daha liberaldir, ona da bahsedecegim kolleksiyonun arkasindaki hikayeden. Bu arada, blogunu, tarzini cok ama cok begendigimi de eklemezsem olmaz. Kolay gelsin.
YanıtlaSilHem okudum hem ağladım bide üstüne izledim,bi kötü oldum.Nasıl bi adamdır ya mükemmel!Hayran kalmamak elde bile değil...
YanıtlaSilİnsanın doğduğu topraklardan koparılması da kötü, doğduğu ve yaşadığı topraklarda yaşanan rezaletlere( yönetim, işsizlik, açılım adı altında yapılan saçmalıklar vs.) tanık olup bir şey yapamaması da oldukça kötü. Belki akademik bir bakış açısı değil şu an söyleyeceğim ama Hüseyin Çağlayan ve onun gibi bir çok kişi kim bilir belkide başarılarını topraklarından ayrılmış olmaya borçlular. Biliyorsun ki hamileyim ve şimdiden bile en büyük isteğim çocuğumun yurt dışında daha insani koşullarda bir yaşam kurması, istediği mesleği maddi getirilerini düşünmeden yapabilmesi, düşünsene ben sosyoloji mezunuyum bana verilen bir sosyolog ünvanı var ama ben benim ülkemde sosyolog olarak hiçbir yerde kabul görmüyorum, çoğu insan ne demek olduğunu bile bilmiyor. Daha fazla uzatmayayım, seyredince yine duygulandım, paylaştığın için teşekkür ederim Denizcim.
YanıtlaSil"toprak insanı çeker mi? kokusunu duymadığı, ayağının değmediği toprak bunu sadece nesilden nesile, sözle aktarılarak yapabilir mi? insanın içinde bir şeyleri titretip gözlerinin ıslanmasını sağlayabilir mi? evet yapabilir." demiştim blogumda bir yerlerde.
YanıtlaSilinsanoğlu o kadar garip bir yaratıkki kendi kendine neler yapıyor. nasıl bu noktalara gelebiliyor. ben hiç anlamıyorum. nedenini biliyorum ama hiç anlamıyorum.
Bir siyaset bilimci mezunu olarak bende cok duygulandım aglarak ızledıgım vıdeoda bu adama hayran kalamamak yasadıklarından sonra halen daha gururla ulkesını temsıl etmesıne sasmamak ınanılmaz cıdden bır dahı husein caglayan ıyıkı bu postu bızlerle paylasmıssın denızcım
YanıtlaSilNihancim Liberal Kibrisli Rum epey zor bu ozellikleri birarada bulmak :( Tesekkur ederim guzel sozlerine ;)
YanıtlaSilMarsmallow muzik,hikaye dokunuyor di mi insanin icinde bir yerlere?
Aslicim hamile oldugun icin aksakliklar seni cok daha fazla uzuyordur buna eminim :( Ancak inan bana dunyanin hicbir yeri artik eskisi gibi yasanilir degil aksakliklar,kotulukler,zorluklar her yerde :(
Mikla ben de anlayamiyorum maalesef :(
the Queen of Dreams biraz da acik olmak gerek haklisin bu tarz konulara bana dokunmayan yilan bin yasasincilarin duygulanip aglayabilecegini sanmiyorum bu videoya :( Bisey degil canim ;)